Çevrenin farkında oluşumuz ve yine çevreye uyum sağlamak için ortaya çıkan tepkilerimiz biyoelektriksel süreçlerle olabilmektedir.
Çevredeki, fizik (ışık, ısı, yanma, batma, ağrı, temas, basınç vb.) ve kimyasal faktörler (tat ve koku oluşturan bileşikler) ile organizmanın durumunu belirten faktörler (pozisyon, gerilme, yer çekimi, açlık vb.) özel reseptörleri vasıtası ile elektriksel sinyallere dönüştürülerek ilgili duyu sinirlerine aktarılır. Bu duyu sinirleri aldığı elektrik sinyalini omurilik vasıtası ile merkezi sinir sistemine aktarır, sinyaller orada değerlendirilir, bellektekiler ile kıyaslanır ve duyum olarak algılanır.
Organizmada algılanan bu duyumlar organizmanın çevreye karşı durumunu belirler ve çevrenin durumuna uyum göstermek için organizmada tepkiler oluşur, doğaldır ki bu tepki, organizmanın korunması ve yaşamını, giderek türünü devam ettirmesine yöneliktir.
En bilinen tepki de harekettir. Beyindeki hareketten sorumlu jeneratör hücrelerden çıkan elektriksel sinyaller omuriliğe ve oradan kaynak alan sinir telleri vasıtası ile ilgili kaslara ulaştırılırlar.
İşte bu duyu ve hareket sinyallerini ileten sinirleri, tıpkı binlerce izole edilmiş iletken telin bir araya geldiği telefon kablolarına benzetebiliriz.
Parmağımızın istediğimiz biçimde kıvrılma hareketi; bilgisayar dili ile anlatılacak olsa saniyede milyonlarca bit’lik bilgi alışverişinin sağlıklı olarak yapılabilmesi ile başarılabilir. İşte bunun başarılabilmesi için sinir tellerinden geçen elektriksel sinyalin belirli bir hız ve kalitede olması, sinirlerden kaslara olan elektriksel sinyal akışının ve kasların kendi elektriksel davranışlarınında belirli standartta olmaları gereklidir.
İşte elektronörofizyoloji, duyu ve motor iletim yollarındaki elektriksel iletimin, bu yollardaki refleks yanıtların, motor sinirlerden kaslara elektriksel sinyallerin aşırımının ve kaslardaki elektriksel davranışların incelenerek, bu elemanlardaki elektriksel durumların ölçülüp, değerlendirilmesi ve normal dışı bulguların saptanarak, patolojinin neler olduğunun ortaya konulmasına yarayan nörolojinin laboratuvar dalıdır ve EMG incelemeleri de bu yöntemlerden biridir.
EMG incelemelerinde neler yapılır?
Duyu sinirlerinin, motor sinirlerin ve her ikisinin birden sinir iletim hızlarının ölçülmesi, duyu potansiyeli ve kas aksiyon potansiyelleri amplitüdlerinin ölçülmesi
Tuzak nöropatiler sinir yaralanmaları ve genel (polinöropatiler)
Refleks arkının (H), ve motor geç yanıtların (F) ölçümü ve zamansal değerlendirilmesi, karşı kol ya da bacak la kıyaslanmaları
İğne elektromyografisi yöntemi ile, kaslara ait istirahat aktivitelerinin, motor ünite potansiyellerinin ve maksimal kasılma örneklerinin değerlendirilerek kaslara gelen sinirlerdeki zedelenmenin ( Motor nöron hastalıkları , boyun bel fıtığı, tuzak nöropatiler, sinir yaralanma ya da kesilmeleri,) ya da kasların kendilerine ait hastalıkların değerlendirilmesi
Sinirlerden kaslara elektriksel aşırımın değerlendirileren kas sinir kavşağı hastalıklarının (miyastania gravis, Botulizm – konzerve hastalığı- vs) değerlendirilmesi yapılarak bu hastalıkların dereceleri yerleşimleri saptanır ve klinisyene bu konuda bilgilendirilerek tedavi seçeneklerini değerlendirmesinde yardımcı olunur.
Ne gibi durumlarda EMG tetkikine başvurulur?
Bel ve boyun fıtıkları,
Elllerde ayaklarda uyuşmalar ağrı yanma,
Kollarda bacaklarda uyuşma ve kuvvet azlıkları,
Şeker hastalığında uyuşma
Dializ hastalarında uyuşmalar
Kaslarda erime ve seyrimeler
Kaslarda aşırı kasılma
Kas ağrıları
Zaman zaman olan kuvvetsizlik atakları
Özellikle günün ilerleyen saatlerinde olan kuvvet azalmaları göz kapağı düşmeleri
Yüz felçleri
Belirli kas gruplarında kuvvetsizlik
Kaza ve delici kesici silah yaralanmalarına bağlı hareket ve duyu kusurları
Enjeksiyonlara bağlı hareket ve duyu kusurları
Zehirlenme ve ilaçlara bağlı hareket ve duyu kusurları